> Köşe Yazıları > Yazar

Alternatif Turizm alanında keşfedilmeyi bekleyen DARK TURİZM

Favori Lezzetler Logo

Ülkemizin, 3 tarafı denizlerle çevrili konumu, iklimsel çeşitliliği, sosyokültürel yapısı, tarihi zenginlikleri, doğal güzellikleri ile turizm çeşitliliği konusunda rakipsiz bir cennet. Doğal olarak ülkemizde turizm, güneş-kum-deniz üçgeninden çıkalı yıllar oldu.

1990’lı yıllardan itibaren, alternatif turizm kavramı, kitle turizmin aksine, zaman, yaş gibi birçok kriteri ortadan kaldırarak farklı bireysel arayışlara hizmet sağlıyor. Sağlık turizmi, inanç turizmi, yayla turizmi, yat turizmi, eko turizm bunlardan bazıları… Peki en çok Z kuşağının rağbet ettiği Dark Turizmi duydunuz mu?

Kara Turizm, Karanlık Turizm, Hüzün ya da Korku Turizmi olarak dilimize uyarlanan alternatif turizm alanlarından belki de en az keşfedilmişi olan Dark Turizm; korku hikayeleri, trajik vakalar, tarihi trajediler, felaket lokasyonları, savaş noktaları, zindanlar, toplama kampları, korku filminin çekildiği mekanlara yapılan yolculuklardan oluşuyor.

“Yaşamın kendisi zaten zor, hele pandemiden sonra hayatımızdan endişe ederken neden korkmaya para harcayayım?” dediğinizi duyar gibiyim. İnanın artık insanlar ne gişe rekortmeni korku filmlerinden ne de ormanda ateşe uzattıkları marshmellow eşliğinde anlatılan korku hikayelerinden tatmin oluyorlar. Bunu sosyal bir deneyime dönüştürmek ve paylaşmak Z kuşağında bir akım haline geldi.

Gelin Dark Turizmin dünyadaki ve ülkemizdeki örneklerine yakından bakalım.

Sedlec Kemik Kilisesi,
Çek Cumhuriyeti

Prag’da Kutna Hora Kasabasında bulunan Azizler Mezarlığı’na 13. YY da Kudüs’ten getirilen kutsal toprak karıştırıldıktan sonra herkes buraya gömülmek isteyince, mezarlık bir üne kavuşmuş ve artan talep patlamasının cevap verebilmek için insan kemikleri mezarlığın yakınına inşa edilen bir kilisede istiflenmeye başlanmış. Artık tüm dekor, 40 bin insan kemiğinden oluşuyor.

Kont Dracula Şatosu, (Bran Şatosu), Romanya İrlandalı yazar Bram Stoker, Kont Dracula’yı yaratırken caniliğinden ilham aldığı, Transilvanya Bölgesinde Kazıklı Voyvoda olarak anılan Eflak Kralı Vlad Dracul’un da yaşadığı rivayet edilen bu ürkütücü şato, ziyaretçi akınına uğruyor. Ayrıca şatonun 1388 yılında Türk akıncılardan korunmak için yapıldığını söyleyeyim de azıcık gururlanalım.

Çernobil, Ukrayna

26 Nisan 1986 yılında, Sovyetler Birliği’nin Pripyat şehrinde, Çernobil Nükleer Santrali 4 numaralı reaktörde bir deney sırasında yaşanan kaza, resmi kayıtlarda 31, dolaylı yoldan 8 bin kişinin ölümüne sebep oldu. Geçen 25 yılın ardından, 2011 yılında devlet yetkilileri tarafından lokasyonun güvenli ilan edilmesiyle alan turizme açıldı. 7 saat süren gezinin insan bedeni üzerinde bıraktığı radyasyonun, bir röntgen filmi ile aynı olduğu savunuluyor.

Aokigahara İntihar Ormanı, Japonya

San Franciso’daki Golden Gate köprüsünden sonra en çok intihar edilen yer olarak nam salmış Fuji dağı eteklerindeki bu sessiz orman, sık bitki örtüsü, rüzgarı hatta güneşi içine almaması, volkanik sert kayalardan oluşan ses emen zemini ve gizemli mağaralarıyla korku filmlerine konu olmuş, macera avcıları için bulunmaz bir nimet! Ormanın otopark girişinde insanları intihar etmemesi için geride kalanları düşünmesini telkin eden yazılara, eğitimli orman bekçilerine rağmen mali yılın sona erdiği Mart ayında onlarca intihar vakaları yaşanıyor.  Japon mitolojisinde orman ve şeytanın özdeşleştirilmesi de burayı ruhsal olayların yaşadığı mistik bir yer haline getiriyor. Her yıl 20 bin ziyaretçi çeşitli nedenlerle bu ormanı ziyaret ediyor.

Auschwitz Toplama Kampı, Polonya

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Polonya’da 1 milyondan fazla Yahudinin katledildiği bu kamp, her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor

Catacombs Paris Yeraltı Mezarlığı, İtalya Pompei Taşlaşmış Şehir, Almaya Berlin Duvarı, Japonya Hiroşima Atom Bombası Kubbesi, Amerika İkiz Kulelerin yıkıldığı Ground Zero bölgesi, Kamboçya Soykırım Müzesi… Bu liste uzar gider…

Gelelim güzelim ülkemiz Türkiye’ye…

Aslında hüzün turizmi yaptığınızı bilmeden, şehir gezilerimizin bir parçası olan Çanakkale Savaşının yaşandığı Gelibolu Milli Parkı, Atamızın sonsuz mekânı Anıtkabir, Kuzey Kıbrıs Kapalı Maraş Bölgesi, Gölcük Depremi yıkıntıları tam da hüzün turizmi kapsamına giriyor. Lokasyon var, hikaye var ancak içeriğinin tasarlanması ve pazarlamasında eksiklikler olduğu kanaatindeyim. Bunu birkaç örnekle açıklayayım.

Sinop Müzesi, - Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine konu olan Anadolu’nun Arcatraz’ı- 1999 yılında kapatılarak müzeye dönüştürüldü. Sadece bir müze gezisi deneyimi dışında neden 1 gecelik konaklama sunan, kıyafetinden, o tarihte çıkarılan menülerine kadar ziyaretçilerin mahkûm deneyimi yaşayacağı bir organizasyon yapılmasın? 

Sadece kalıntılara bakmak değil, depremle birlikte denizin altına gömülen evlere tüplü dalış yapılarak daha gerçekçi bir deneyim hale getirilse nasıl olurdu?

Soma’yı farklı bir gözle gezmek istemez misiniz?

Türk korku filmlerinin konusunu oluşturan gazetelerde yer almış inli cinli köylere yapılacak konaklamalı turları hayal edin!

Ya da ülkemize en çok UFO görülen Konya ovalarında uzmanlarla birlikte kamp yapmaya kadar uzanan ve Konya’yı inanç turizmin ötesine taşıyan deneyimler hayal edin!

Türkiye’nin hatta Dünya’nın en büyük terkedilmiş hastanesi Heybeliada Sanatoryumu’nda artırılmış gerçeklik teknolojileriyle ziyaretçilerini bir korku deneyimi sunulduğunu hayal edin!

Ülkemizde en çok geliştirilmesi ve üzerinde tasarlanması gereken kavramların başında Dark Turizm yan Korku Turizm’i geliyor. Z Kuşağı’nın sosyal deneyim ve paylaşma arzusu, doğada olma ve doğada verilmek istenen mücadele, keşif duygusu, adrenalin tutkusu bu gezilerin başlıca motivasyonu. Netflix’te gerçek deneyim örnekleri sunan Kara Turist Belgeselini izlemenizi tavsiye ediyorum.

Etik ve güvenlik kaygılarını bertaraf ettiğimizde, lokasyona daha çok yaratıcılık katarak ziyaretçiyi, katılımcıya dönüştürdüğümüz zaman, dünya çapında bir dark turizm cazibe merkezi haline gelebiliriz. Ya yapılmayanı yapacağız ya da yaptığımızı en iyi yapacağız…

Türk turizmine katkı olması dileğiyle...



İlginizi çekebilecek diğer içerikler |


Ahu Garipgil

Merhaba ben Ahu Uzunoğulları Garipgil. Eğitim sevdalısı, müzeci, turizmci, zamanla yarışan, çalışan bir anneyim. Turizm, İşletme, Çocuk Gelişimi, Eğitim Bilimleri yüksek lisansın ardından yeniden Aşçılık öğrencisiyim! Sayfamda Müze ve ören yerleri, tarih&gastronomi, mekanlar hakkında yazılar ve pratik tarifler bulabilirsiniz.

Anadolu Kültürel Girişimcilik İç Anadolu Bölge Müdürü

Bongo Art Project, Proje Koordinatörü

Museum Soul, Proje Koordinatörü

Esat Lions Sıfır Atık Projesi, Danışman 

Instagram: @missbogaz

Devamını Gör

Değerlendirmeler| En Favori Yorumlar

0 Diğer Kişi yorum yaptı

Yorumlar (0)

FAVORİ LEZZETLER DERGİSİ

Sizden Gelen Tarifler

Siz de kendi tariflerinizi gönderin, isminiz ile birlikte sitemizde yayınlayalım.

HEMEN TARİFİNİ GÖNDER