Sizden Gelen Tarifler
Siz de kendi tariflerinizi gönderin, isminiz ile birlikte sitemizde yayınlayalım.
Yine yeni bir Ramazan ayı içinde olmanın huzuruyla, mutluluklar ve sağlıklar dileyerek başlıyorum yazıma, tabii sağlık derken de; iftar ve sahur sofralarında her zaman önem verdiğimiz lezzetle birlikte, sağlığa da önem vermemiz gerektiğini vurgulamak isterim. Ramazan süresince, sık sık öğün yediğimizi ve bu iki öğün arası yani iftarla sahur arasını ise bir sinemanın devre arası gibi ; kola, gazoz, patlamış mısır gibi, abur cuburlar ile doldurmamamız gerektiğini ben değil, bütün sağlık camiası söylüyor ve bildiriyor.
Biz ve bizim gibiler ise işin lezzet yönünde, tabii lezzet ve zerafet birlikteliğini de göz önünde tutarak. Lezzet, lezzetten anlamak, lezzet peşinde olmak, Ramazanda da ramazan lezzetlerini aramak tabii her lezzetseverin hakkı. Ne güzel bir keyiftir, ne büyük bir zevktir o gün boyu hem ibadet yapmanın huzurunu hissetmek hem de iftar sofrasında sunulacak lezzetleri beklemek. Marematiksel olarak düşünüldüğünde, normal insan ömrüne muhakkak, bir kış ve bir yaz ramazanı denk geliyor, ben de bu iki mevsimi yaşamış, çocukluk dönemimde kış ramazanları ile başlayıp bu yaşımda yaşamıma yaz ramazanlarıyla devam etmekteyim, her ikisinin de ayrı zevkleri ayrı lezzetleri var, yaz ramazanlarının da kış ramazanlarının da lezzetleri ayrı ayrı. Amma önemli olan her iki ramazanda da lezzetlerin seçimi, insan sağlığı için gerekli olan gıdaların doğru bir şekilde tüketilmesi, karbonhidratların, proteinlerin yağ ve şekerin gerektiği kadar ve yeterlice alınması. İftar ve sahur arası beslenmenin dengeli bir şekilde yürütülmesi. O nedenledir ki ramazanda yemek yemek törensel bir şekil almıştır. İftariyelikler ile başlar, bu işin ritüelini bilenler, orucu açıp iftariyeliklerinden belirli bir miktarda tükettikten sonra, akşam namazı için ara verir ve namazlarını eda ederler, iftariyelikler bir kahvaltı gibi düşünülürse, esas yemek akşam namazından sonra başlayandır, çorba, zeytinyağlılar, pilavlar, börekler,ana yemekler, tatlılar, kompostolar, hoşaflar yemek ritüelini sırasıyla takip eder, kahveler, çaylarla birlikte yatsı namazı saatine kadar sohbetler devam eder, bildiğiniz üzere ramazanla birlikte yatsı namazına birde teravih namazı eklenmiştir. Teravih namazı ramazanın ruhu, kısmeti ve bereketiyle birlikte sağlığa da ayrıca bir fayda sağlamaktadır. Ramazan süresince islami yaşamda renklenen günler sofralarımıza da yansımaktadır, mahalle bakkallarından gıda toptancılarına bir çeşitlilik artışını her göz görür, ama ramazan sonrası yok olan iki lezzet yeniden kendini göstermeye başlar.
Fırınların meşhur ramazan pidesi ve tatlıcıların pastanelerin ramazan gülü dedikleri güllaç. Pide, gerçek altı kepekli fırın pidesi ne güzel bir lezzettir, güllaçta nezarif ne latif bir tatlıdır. İstanbulda belki Anadoluda bir çok vilayette pideyi yıl içinde her ay bulmak mümkün, kebapçılar ya da pastaneler de pide çıkarıyor ama o altı kepekli fırınların çıkardığı ramazan pidesinin tadı bambaşka, cebinde iki yumurtayla biraz erken gidip yumurtalı pida yaptırmak için sıra beklemekte bir başka. Pideler ve tatlılar demişken, Şam Tatlıdan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Şam tatlı, sadece biz de değil orta doğu da bir çok Arap ülkesinde, Fas, Tunus, Cezayir de yaygın sevilen bir tatlıdır. Semolina; irmiğin adıyla tanınır, bizdeki adıda ŞAM TATLIDIR. Şambali değil. Bunu bilmeyenler, sonradan öğrenenler şambali diye tutturmuşlar gidiyor. Karpuzcuların; karpuzu, karpuz kurabiye diye, kavuncuların bal kavunu diye, armudun tereyağ bunlar diye satıldığı gibi, simitçilerin çıtır bunlar diye sattıkları simide nasıl çıtır denmiyorsa, ŞAM TATLIya da şambali denmez. ŞAMTATLI satan sokak tatlıcıları naralarını ŞAM TATLI Şambalı bunlar diye satarlardı, derken şive bozukluğundan ‘’ı’’ üzerine birde nokta kondu oldu şambali. Yok böyle bir şey, tamamiyle bozulan Türkçemize bir örnek, tıpkı Yılların yaprak dolmasının ‘’yaprak sarma saçmalaması’’ ya da çay koymanın ‘’çay katma, çay dökme’’ olması ya da tuvalete ‘’lavabo/a’’ denmesi gibi, Türkçe ye vakıf olmayan ağızların Türkçe yi bozmaları bunlar. Tabii kolaycı zihniyetin kabullenmesiyle.
Sağlıklı, keyifli, lezzetli bir
Ramazan dileklerimle...
Mezopotam'ya Anadolu'nun kadim şehri Mardin, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Diyarbakır gibi mutfak tarihçeleri halep mutfağına dayanmaktadır lakin Gaziantep, Urfa, Diyarbakır, Hatay biraz daha acı ve yoğun baharatlar la benimsemişler ama Mardin mutfağını özel kılan harika baharatlar ve taze baharatlardan geliyor.
Alanya mutfağında davet sofralarının baş tacı yemeklerimizden biri ile başlayalım. Laba koyun keçi gibi küçük baş hayvanların kaburga kemikleri ile leğen kemikleri arasında sağlı, sollu bölge ile omurga kemikleri ile sınırlı olan boşluk alandır. Alanya da yerel ölçekte mevcut kasaplarımız sipariş üzerine Laba yı hazırlar ve teslim eder. Bir labalık hazırlayıver diyerek başlayan serüven aynı sofrada lezzetli bir şölene dönüşür.
Alaçatı denilen yer İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı küçük bir Ege köyü. Rüzgarı bol olduğundan ilk sörfçüler keşfetmiş burayı. Ama bir süre sonra popilasyonu zirve yapınca turizmin ana gelir olduğu bir yere dönüşmüş. Gerçekten halk da durumu iyi kullanmış, evler, butik oteller, sokaklar, dükkanlar, meyhaneler vs doğal dokuyu bozmadan tatilcilerin hizmetine sunulmuş.
Yeni mekân keşfetmek ve güzel lezzetler için öneri isteyenlere komşumuzdan bir öneri ile yazıma başlamak istedim.Yunanistan'ın Symi adasındaki Manos Restoran'da tattığım lezzetlerden ve mekândan bahsedeyim.Deniz kenarındaki bu mekân çok şeker ve sevimli, personel ilgili ve güleryüzlü. Ben öğlen saatlerinde gittiğim için rahatça yer bulabildim. Akşam saatleri yoğun oluyor ve rezervasyonsuz almıyorlar. Gelelim tattığım şahane lezzetlere...
Son günlerde, daha doğrusu son dönemlerde o kadar moda oldu ki Osmanlı mutfağı, Osmanlı yemekleri furyası, herkeste bir Osmanlı Yemekleri sevdası, ama bilmeden yazdıkları, bilmeden kovaladıkları, bilmeden bir trendin peşine düşmeleri; bu işe gönül vermiş, mutfak sanatını yüceltmeye, kendinden kattıklarıyla Türkiye mutfağını bir yerlere getirmeye çalışan, yeni neslin ufkunu karartıyor, yanılgılara düşmesini sağlıyor.
Hamuru için: 125 gr oda sıcaklığında tereyağı 1 adet yumurta sarısı 1 türk kahvesi fincanı pudra şekeri 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya 2su bardağı un Muhallebi için: 4 su bardağı süt 4 adet yumurta sarısı 1.5 su bardağı toz şeker 4 çorba kaşığı un 4 adet limonun suyu 1 adet limon kabuğu