Sizden Gelen Tarifler
Siz de kendi tariflerinizi gönderin, isminiz ile birlikte sitemizde yayınlayalım.
Balkan’lardan gelen sofra kültürünü Mari Balkan markasıyla hayata geçiren genç girişimci Seval Işık, ailesiyle birlikte hazırladıkları tamamen doğal, ev yapımı ürünler sayesinde yüzlerce yeni sofraya misafir olurken hikayelerini onlarla paylaşıyorlar.
Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni bitirdikten sonra hızlıca iş hayatına atılan genç kadın girişimci Seval Işık, unutulmaya yüz tutmuş Balkan Lezzetlerini yaşatmak için Mari Balkan markasını hayata geçirmiş. En büyük destekçisinin annesi olduğunu söyleyen genç girişimci Işık, “Balkan’larda doğan köklerimizden gelen sofra kültürümüzü yaşatmak ve bizden sonraki nesillere aktarmak için ailemle birlikte bu girişimi kurduk. Mari Balkan markasıyla tamamen doğal, ev yapımı ürünler hazırlıyoruz ve bu ürünlerimizle yüzlerce yeni sofraya misafir oluyoruz” diyor. Büyük ilgi çeken hikayesini Favori Lezzetler okuyucularına anlattı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Seval Işık. Bulgaristan’dan göç edip bu topraklarda köklenmiş bir ailenin İstanbul’da doğan 3 çocuğundan biriyim. İstanbul Atatürk Fen Lisesi ve akabinde Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni bitirdikten sonra hızlıca iş hayatına atıldım. Uluslararası firmalarda çeşitli yönetimsel roller üstlendikten sonra kendi yolculuğumun tohumlarını serpmek üzere İspanya’da işletme yüksek lisansı yaptım. İspanya’da geçirdiğim 1 sene boyunca birçok girişimciyle tanıştım, çok farklı hikayelerden ilham aldım. 2 sene önce Türkiye’ye döndüğümde artık kendi yolculuğumda yürümem gerektiğini biliyordum. Bunun için kalbimin sesini dinlemeye ve doğru zamanda doğru adımları atmaya karar verdim.
Bu yolculuktaki en büyük destekçim annem. Adı Gülsüm, aramızda Gümüş de deriz. Annem 10 yaşında küçücük bir çocukken, ailesiyle birlikte daha refah ve özgür bir hayat kurmak için Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiş. Küçük yaşta aldığı büyük sorumluluklarla erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalan annem bir tarafında hala o küçük kız çocuğunu taşır. Ayakları her zaman yere sağlam basmasına rağmen hayallerinin peşinde uçmaktan korkmayan, kendi annesinden aldığı girişimci ruhu zamanı geldiğinde azmi ve çalışkanlığıyla birleştirip hepimize örnek olan bir kadındır. Annemin kabiliyetlerinden, titizliğinden, çalışkanlığından ve köklerine olan saygısından cesaret alıyorum. Elbette babam da her zaman yanımızda en büyük destekçilerimizden.
Markanızın hikayesinden bahseder misiniz?
İstanbul’da doğmuş ve hayatımın çoğunu burada geçirmiş olsam da, doğduğum ev ve çevre tamamen Balkan kültürüyle yoğrulmuştu. Çevremdeki insanlarla ortak noktalarımız ve tanıdık şeyler o kadar çoktu ki, küçükken herkesin bu kültürü paylaştığını düşünürdüm. Çeşit çeşit yemeklerle bezenen sofralar etrafında sevdiklerimizle bir araya gelmek bizim için çok önemliydi.
Bu sofralarda bizim kültürümüze ait olduğunu sonradan öğrendiğim birçok özel lezzet vardı ve bu lezzetlerin bizim neslimizden sonra unutulmaya yüz tutacak olmasına çok üzülüyordum. Annemin her sene mevsiminde aldığı meyve sebzelerden hummalı bir çalışmayla hazırladığı bu müthiş lezzetleri yaşatmak istiyordum. Tam da bu amaçla Mari Balkan markasını yarattık.
Balkan’larda doğan köklerimizden gelen sofra kültürümüzü yaşatmak ve bizden sonraki nesillere aktarmak için ailemle birlikte bu girişimi kurduk. Mari Balkan markasıyla tamamen doğal, ev yapımı ürünler hazırlıyoruz ve bu ürünlerimizle yüzlerce yeni sofraya misafir oluyoruz. Her yeni misafirliğimizde görüyoruz ki, aslında kültürlerimiz farklı da olsa hikayelerimiz birbirine çok benzer. Mari Balkan sayesinde bu benzerlikleri keşfederken geniş sofraları zenginleştirip kocaman bir aile oluyoruz.
Mari’nin bir anlamı var mı?
Mari’nin anlamını çok soruyorlar. Mari, bizim yöremizde bir çeşit birbirine seslenme ünlemi. Zaman zaman dedemin anneanneme “Mari, baksana bi” diye seslenmesinden, zaman zaman sokakta bir kadının “Aman Mari sen de!” diye komşusuyla gülüşmesinden Mari benim için Balkan Kadını anlamını kazandı.
Yani Mari aslında benim, Mari annem, ablam, anneannem, teyzelerim ve çevremde gördüğüm tüm güçlü, kendi ayakları üzerinde duran Balkan Kadınları. Markamızın isminin bütün göç hikayelerinin gizli veya bilinen kahramanları olan kadınları temsil etmesi için Mari Balkan koyduk. Logomuzu da genç, masum ve kararlı bir Balkan kızı olarak çizdik. Logomuza her baktığımda ben annemi ve köklerimizi görüyorum. Bu açıdan marka ismimizin ve logomuzun çok kuvvetli bir mesaj taşıdığını düşünüyorum.
Ürünlerinizden bahseder misiniz?
Ürünlerimizi mevsiminde aldığımız en kaliteli meyve ve sebzelerden tamamen doğal yöntemlerle hazırlıyoruz. İşin mutfağında annem ve babam var. Bu sayede en kaliteli meyveyi seçmekten ürünlerin paketlenmesine kadar her aşamada çok titiz ve özenli hareket ediyoruz. Ürünlerimiz arasında en bilinen ve iddialı olduğumuz lezzetimiz Balkan göçmenlerinin mutfağından eksik olmayan Lütenitsa’dır.
6 saat süren zorlu pişirme işlemi ve birkaç aşamalı hazırlık süreçleriyle çok meşakkatli bir sos olsa da pişer pişmez bir lokma ekmeğe sürerek aldığımız o ilk tatla tüm yorgunluğumuzu unuturuz. Bunun yanında Balkan’lardan getirdiğimiz kadim tariflerimizle hazırladığımız domates soslarımız, ev yapımı reçellerimiz, marmelatlarımız, turşularımız, tarhana, kuskus, erişte gibi mutfağımızın olmazsa olmazları da var. İlerleyen dönemde kültürümüze ait başka yeni ürünler de katacağız. Mari Balkan markamızla gönülleri fetheden lezzetlerimizi yüzlerce yeni haneyle buluşturmaya devam edeceğiz.
Mari Balkan için gelecekte bizi neler bekliyor?
Mari Balkan’ın tüm göç hikayelerinde olduğu gibi sıfırdan başlayıp aldığı her nefesle daha da güçlenen, köklerini daha da derinleştiren herkesin ortak hikayesi olmasını arzu ediyoruz. Bunu başarmak için çok daha fazla haneyle buluşup sofraları zenginleştirirken hikayalerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Ürünlerimizin hazırlanması aşamasında daha çok kadınla işbirliği yaparak kadın işgücünü arttıracağız. Ürünlerimizi, vizyonumuzla uyumlu olan daha çok platformda satışa sunacağız. Son ve belki de en önemlisi, Mari Balkan’ın, farklılıklarımıza rağmen bizi ortak paydada birleştirebilen gücünden faydalanarak bu girişimi daha kapsamlı, kolektif bir harekete dönüştüreceğiz. Bunun da detayları bana kalsın.
Ürünlerinizi almak isteyenler size nasıl ulaşabilirler?
Instagram hesabımız @mari.balkan, buradan bizlere ulaşabilirler. Türkiye’nin dört bir köşesine gönderim sağlıyoruz. Çok yakında birkaç online kanalda daha satışımız başlayacak. Aynı zamanda Göcek’te çok sevdiğimiz ev mezeleri satan bir dükkanda varız (detayları Instagram hesabımızda mevcut). Oradan geçenlere mutlaka uğramalarını tavsiye ederim.
Haberin tamamını okumak için https://www.favorilezzetler.com/e-dergi/
Dünyaca meşhur Gümüldür mandalinası Akdeniz meyve sineğinden tuzaklarla kurtulacak. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, İzmir’in mandalina üretiminde öne çıkan Menderes, Selçuk ve Seferihisar ilçelerinde üreticilere 2 bin 500 adet Akdeniz meyve sineği tuzağını İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü aracılığıyla dağıttı.
Havaların iyice soğumaya başladığı bu günlerde, herkes hasta olmamak için tükettiği gıdaların içeriğine özen gösteriyor. Özellikle vücut sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için bireylerin tükettiklerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Bonfilet COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş, kırmızı ette bulunan yüksek orandaki protein ile demir, çinko, selenyum mineralleri ve B12 vitamininin yeterli miktarda tüketildiğinde bağışıklık sistemini güçlendirdiğini aktarıyor.
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, bir dizi görüşme ve istişareler için Ankara’ya gitti. Başkan Yücel, Ankara ziyaretinde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile bir araya geldi. Başkan Yücel, Bakan Ersoy ile Alanya turizmiyle ilgili istişarelerde bulunarak, 800. Yıl Kutlama Programı’na davet etti.
Kebap sektöründe Dürümcü Oğuz’un Yeri adıyla bölgede isim yapan deneyimli usta Fehmi Şahinkaya kebapların lezzetine lezzet katan doğru malzemelerin, doğru zaman ve doğru uyumla birleştiğini hissetmekten geçtiğini söylüyor. Kebapların kıyılmalarının özel işlemden geçerek elde ettiğini dile getiriyor.
Yöresel Anadolu lezzetlerinin İstanbul’daki en güçlü markalarından olan, Ağrı Eleşkirt’ten başlayan ve İstanbul’a kadar uzanan yöresel lezzetleri tattıran bir marka olma yolculuğunu, markanın sahibi ve mutfak yöneticisi Sayın Ercan ÖZTÜRK bizlere anlattı.